BELÂ VE MUSİBETLER SABIR
اَعُوذُ بِاللَّهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمِ* بِسْــــمِ اللَّهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ*
اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*
وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ*
صَلُّوا عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ*
صَلُّوا عَلَى طَبي۪بِ قُلُوبِنَا مُحَمَّدٍ*
صَلُّوا عَلَى شَفي۪عِ ذُنُوبِنَا مُحَمَّدٍ*
رَبِّ اشْرَحْ لِى صَدْرِى وَيَسِّرْ لِى اَمْرِى وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِى يَفْقَهُوا قَوْلِى*
وَاُفَوِّضُ اَمْرِي اِلَي اللَّهِ * اِنَّ اللَّهِ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ*
سُبْحَانَكَ لَاعِلْمَ لَنَا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلي۪مُ الْحَكي۪مُ*
سُبْحَانَكَ لاَ فَهْمَ لَنَا اِلَّا مَا فَهَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْجَوَادُ الْكَري۪مُ*
[1] كَثِيرٍ عَن وَيَعْفُو أَيْدِيكُمْ كَسَبَتْ فَبِمَا مُّصِيبَةٍ مِّن أَصَابَكُم وَمَا
خَيْراً فَكَانَ شَكَرَ سَرَّاءُ أَصَابَتْهُ إِنْ : للْمُؤْمِن إِلاَّ لأِحَدٍ ذَلِكَ وَلَيْسَ،خَيْرٌ لَهُ كُلَّهُ أَمْرَهُ إِنَّ الْمُؤْمِنِلأمْرِ عَجَباً
[2] لَهُ خيْراً فَكَانَ صَبَرَ ضَرَّاءُ أَصَابَتْهُ وَإِنْ ، لَهُ
A) BELÂ VE MUSİBET’İN TANIMI
Belâ, Allah’ın insanları denemek için verdiği maddi ve mânevi sıkıntı, dert, külfet. Kur’an-ı Kerim’de ise “eskimek; denemek, sınamak; gam, musibet, darlık ve sıkıntı” manalarında kullanılmıştır.[3]
Musibet, Ansızın gelen belâ, sıkıntı, hoşlanılmayan şeyler, hedefine isabet eden mermi gibi insana şiddetle dokunan hâdise ve felaketler demektir. [4]
B) BELÂ VE MUSİBETE GENEL BAKIŞ
Diğer yaratılmışlardan farklı olarak kendisine akıl ve ruh verilmiş bulunan insan, geçici olarak bulunduğu bu dünyada o yaratılmışların tabi olmadığı bir imtihan içinde bulunmaktadır. Bu dünyada herkes imtihandadır:
Kimi zenginlikle sınanır hiç farkında olmadan. Kimi kendisine verilen ilimle, bilgiyle denenir. Kimi fakirlikle imtihan edilir. Kimi hastalıklarla dahil edilir imtihana; Kimi de uzuvlarının tamlığıyla. Kimi makamla mevki ile, kimi güzelliğiyle; kimi de uzuvlarındaki herhangi bir eksiklikle. Kimi de duygusal bir rahatsızlıkla... Değişmeyen ilahi gerçek şu ki Allah'ın kendisine tevdi ettiği aklı başında olduğu sürece hiç bir insan, dünya hayatının hiç bir anında ilahi imtihanın dışında kalamamaktadır. Bu imtihanın gözcüsü, her şeyi bilen, her şeyi gören, her şeyi işiten yüce yaratıcıdır. Kuran- ı Kerim’de bu hakikatlere işaretle şöyle buyruluyor:
كَثِيرٍ عَن وَيَعْفُو أَيْدِيكُمْ كَسَبَتْ فَبِمَا مُّصِيبَةٍ مِّن أَصَابَكُم وَمَا
“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” [5]
“İnsanın başına gelen her musibetin kendi yapıp ettikleri yüzünden olduğu belirtilirken, gerek evrendeki fiziksel ve sosyal yasaları görmezden gelmesi ve gerekli önlemleri almaması, gerekse Allah’a isyan teşkil eden davranışlarda bulunması sebebiyle dünyada karşılaştığı sıkıntı, acı ve felâketlerin kendi kusurunun bir sonucu olduğuna dikkat etmesi istenmektedir. Fakat başka âyetlerde hatırlatıldığı üzere bütün insanlar kusurlarının tamamından dolayı dünyada bire bir cezalandırılmış olsa dünya altüst olurdu; işte âyetin devamın da yüce Allah’ın bunların birçoğunu affettiği, başka bazı âyetlerde de nihaî hüküm ve cezanın âhirete ertelendiği ifade edilmiştir.’’[6]
ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يم
"Sonra o gün nimetlerden mutlaka sorguya çekileceksiniz."[7]
İşte zaman zaman insanlar; deprem, sel felaketi gibi tabii; ölüm, hastalık, yaralanma, zulüm, şiddet gibi kişisel; terör, fitne, fesat gibi de sosyal âfetlere maruz kalmaktadırlar. Bu afetler ise cana ve mala zarar vermekte, insanlar bundan etkilenmekte, acı çekmektedir.
C) BELÂ VE MUSİBETLERE KARŞI İMTİHAN ÇEŞİTLERİ
İnsanlar Dünyada İmtihana Tabi Tutulurlar
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِۜ وَبَشِّرِ الصَّابِر۪ينَۙ
اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ
“Mutlaka sizi biraz korku ve açlıkla ve mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz eksilterek imtihan ederiz.(Ey Peygamberim!)Sabredenleri müjdele. Onlar başlarına bir musîbet gelince, ‘Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz’ derler.”[8]
Ayette insanların şu dört konuda imtihana tabi tutulacağı bildirilmektedir: Korku, açlık, mal ve ürünlerden noksanlaştırma ile imtihan, yakınların ölümü ile imtihan.
1) Korku ile imtihan:
"Korku"; üzülme ve sevinme gibi insanda doğuştan var olan bir duygudur. "Korku duygusu"; insanın aldığı eğitim, öğretim, yetiştiği toplum, gelenek ve görenekler ve sahip olduğu inançlara göre farklılık arz eder. "Korku", terbiye ve telkinlerle değişebildiği gibi azalıp çoğalabilir de. "Korku", insanda iradeye bağlı ve irade dışı olabilir. İnsanlarda yalnızlık, yükseklik, işsiz kalma, yakınlarını ve dostlarını kaybetme, yoksulluk ve benzeri korkular vardır. Âyette geçen ve havf kelimesi ile ifade edilen korku Allah korkusudur. [9]
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
وَضَرَبَ اللّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ امِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَاْتيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِاَنْعُمِ اللّهِ فَاَذَاقَهَا اللّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
"Allah(ibret için size)bir şehri örnek verdi. Bu şehir güvenli(ve)huzurlu idi. Rızkı o şehre her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar, Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku (havf)sıkıntısı tattırdı."[10]
Bu ayette sözü edilen şehir Mekke’dir. Mekke, Harem-i Şerîf hürmetine âfetlerden emîn, halkı rahat, huzurlu ve müreffeh idi. Nimetlere nankörlük edip, Allah’ın son elçisi Hz. Muhammed (s.a.s.)’i yalanladılar, Ona ve müslümanlara zulmettiler. Allah da onlara açlık ve korku verdi. Ayette geçen açlık, Mekkelilerin yedi yıl kıtlıkla müptela olmaları; korku ise Allah’ın onlara müslümanları musallat kılmasıdır, şeklinde yorumlanmıştır.[11]
2) Açlıkla imtihan:
Açlık, nimet azlığının, kıtlığın ve yokluğun ifadesidir. Bütün canlılara rızıklarını veren Allah’tır. Yeryüzünde ve gökyüzünde bulunan her şeyi Allah, insanlar için var etmiştir.
İnsanlar, Allah’ın bu sayısız nimetlerinin bir kısmından emek sarf etmeden yararlanırlar, bir kısmını elde etmek için çalışmak zorundadırlar. Sözgelimi temiz hava, su ve güneş enerjisi gibi nimetlerden insan emek sarf etmeden yararlanırken; meyve, sebze, ekmek ve benzeri ürünlerden yararlanabilmesi için emek sarf etmesi gerekmektedir.
İnsanın emek sarf ederek elde ettiği nimetlerin yetişmelerini sağlayan da yine Allah’tır. Buğdayı eken insandır ama, toprağa buğdayı yetiştirme kabiliyeti veren, yer altı ve yer üstü suları, güneş enerjisi ve sıcaklığı yaratan Allah’tır. Bunlar olmadan sadece insanların çalışması işe yaramaz. Kıtlığın olmasında, ürünlerin az yetişmesinde insanın çalışmamasının etkisi varsa da, Allah yağmur yağdırmadığı, ürünlere şiddetli soğuk ve dolu zarar verdiği zaman insanın yapacağı bir şey yoktur. Bazı yıllar ürün az, bazı yıllar çok olur. Bunda Allah’ın kullarını imtihanı vardır. Zenginlik ve fakirlik de aynı şekilde insanın çalışıp çalışmamasının yanında, Allah’ın nimet ve servet verip vermemesi ile ilgilidir. Bütün tedbirlere rağmen fakirlik, yoksulluk, kıtlık, pahalılık ve benzeri olumsuzlukların yaşanmasının, ilâhî imtihan olduğu da bir vâkıâdır.
3) Mal ve Ürünlerden Noksanlaştırma ile İmtihan:
فَاَمَّا الْاِنْسَانُ اِذَا مَا ابْتَليهُ رَبُّهُ فَاَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبّى اَكْرَمَنِ. وَاَمَّا اِذَا مَا ابْتَليهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبّى اَهَانَنِ
“İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde Rabbim bana ikram etti der. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise Rabbim beni önemsemedi der.’’[12]
Âyetteki “insan” kelimesiyle bilhassa belirtilen karakterdeki Mekke müşrikleri ve aynı karakteri taşıyanlar kastedilmiştir.
Yüce yaratıcı, hikmeti ve imtihan düzeni gereği, böyle birini çeşitli yeteneklerle donatıp bol nimete kavuşturduğunda o, bu nimetlerle bir sınamadan geçirildiğini, bunların bir hikmetle kendisine verildiğini düşünerek şükrünü yerine getirmesi gerekirken, bu sorumluluğu aklından bile geçirmeyip sırf lâyık olduğu için kendisine bu nimetlerin ikram edildiğini düşünüp mutlu olur; sahip olduğu nimetlerden başkalarını yararlandırarak onların da bu mutluluğa ortak olmaları yönünde bir gayret göstermez. Fakat aynı insan rızkında bir daralma olduğunda bunun da bir hikmet gereği meydana geldiğini, uhrevî bir mükâfata erişmesine veya akılsızca bir zevk ve safaya düşmekten korunmasına vesile olabileceğini yahut kendi kusurunun, çalışma ve gayretteki noksanlığının bir neticesi olabileceğini düşünerek sabretmesi ve kusurlarını gidermesi gerekirken o, kendisinin Allah tarafından göz ardı edildiği ve haksızlığa uğradığı iddiasında bulunma anlamına gelebilecek davranışlar içine girer, yakınıp sızlanmaya ve isyan etmeye başlar.’’[13]
4)Yakınların Ölümü ile İmtihan:
“Her canlı mutlaka ölümü tadacaktır.’’[14] Bu, ilâhî bir yasadır. İnsanlar, Allah’ın takdir ettiği yaşama süresi dolunca ölmektedirler. Bazen ölümler, çocuk ve genç yaşlarda da olabilmektedir. İnsan, sevdiklerini, eşini, kardeşlerini, çocuklarını bir hastalık veya âfet ve kaza sonucu kaybedebilmektedir. Bütün bunlar, insanlar için birer imtihandır.
Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
اَلَّذى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزيزُ الْغَفُورُ
“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.’’[15]
Aslında hayatın kendisi bir imtihan sürecidir. Allah, kulunu, onun imanını ve sabrını ölçmek için hayır ve şer, iyilik ve kötülük, nimetler, musibetler, ahde vefa ve benzeri birçok şeyle imtihan edebilir. İnsanların bütün bu sayılan hususlara karşı sabırlı olması, feryâd ü fîgan etmemesi erdemli bir davranıştır. Âyet, imtihan karşısında insanın tavrının bu olması gerektiğini ifade etmektedir.
Konuyla alakalı Peygamber efendimiz (s.a.s) şöyle buyurur:
خَيْراً فَكَانَ شَكَرَ سَرَّاءُ أَصَابَتْهُ إِنْ : للْمُؤْمِن إِلاَّ لأِحَدٍ ذَلِكَ وَلَيْسَ،خَيْرٌ لَهُ كُلَّهُ أَمْرَهُ إِنَّ الْمُؤْمِنِلأمْرِ عَجَباً
لَهُ خيْراً فَكَانَ صَبَرَ ضَرَّاءُ أَصَابَتْهُ وَإِنْ ، لَهُ
“Müminin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”[16]
İnanan insanların başına bela ve musibet gelmesi onlar için bir imtihan vesilesi, hatalarının affedilmesine bir sebep, sabır gösterilebilirse dünya ve ahiret hayatında mutluluğa ulaşılmada bir fırsattır. Bu sebeple mümin başına gelenlere şer gözüyle bakmamalıdır. Çünkü gaybı bilen Allah’tır. Başımıza gelenlerin bizim için hayır mı? şer mi? olduğunu ancak Allah bilmektedir. Bu sebeple hangi durum olursa olsun inanan bir gönül için fırsattır. Feryatlarla, ağıtlarla gelen sıkıntıyı karşılamak yerine sabır göstermek, Allah’tan gelenin hoş olduğunu kabul etmek zorda olsa en doğru davranış şeklidir.
D) İLÂHİ İMTİHAN’IN DIŞINDA MUSİBETLER’İN GELMESİN’DE ÜÇ ETKEN:
1) İlâhî İrade:
“Doğrusu güldüren de ağlatan da O'dur. Öldüren de dirilten de O'dur.’’[17]
Doğumlar, ölümler, tabiat olayları, âfetler ve musîbetler kısaca iyi veya kötü, hayır veya şer her şey, O’nun izni ve iradesi ile meydana gelir. Dolayısıyla insanların canlarına ve mallarına zarar veren musibet ve âfetler de, ancak Allah’ın izni ve takdiri ile olmaktadır.
"Müslümanı üzen her şey musîbettir."[18] Her türlü musîbet de ancak Allah’ın izni ile meydana gelmektedir. Allah izin vermese, hiçbir musîbet meydana gelmez. Kâinatta başıboşluk ve düzensizlik yoktur.
2) İlâhî Takdir:
Diğer taraftan insanın başına gelen musîbetler, ilâhî takdirin birer sonucudur. Bu hususu Kur’an’ın bir çok âyetinde görmekteyiz. Nitekim Cenab-ı Allah şöyle buyurur:
“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.’’[19]
İşte görüldüğü üzere, bu ayette; gerek yer yüzüne gerekse canlara isabet eden musîbetlerin önceden bir Kitap’ta, ilmi ilâhînin nakşedildiği Levh-ı Mahfuz’da yazılı olduğu bildirilmektedir. Allah’ın ilmi, geçmişi de geleceği de kuşatmıştır. Doğumundan ölümüne kadar, ömür boyu insanların ne yapacaklarını da, kâinatta neler meydana geleceğini de bilir. Bu bilgisine göre, her şeyi önceden bir Kitap’ta yazmıştır.
3) İnsanların Kusurları:
"Bir kula isabet eden az veya çok felâketler ancak günahları sebebiyledir. Allah ise günahların çoğunu bağışlıyor."[20]
Bu hadis-i Şerif, insanların başına gelen musîbetlerde insanların işledikleri hata, kusur ve kötü amellerin etkili olduğunu göstermektedir.
E) BELÂ VE MUSİBETLERE SABRETME’NİN FAYDALARI
Sonuç olarak, her türlü musîbet, ancak Allah’ın izni ve takdiri ile meydana gelmektedir. Ancak musîbetlerin meydana gelmesinde ya insanların maddî veya manevî kusurları vardır ya da Allah, kullarını imtihan etmektedir. şirk, küfür, isyan ve zulümleri sebebiyle Allah, geçmişte pek çok insanı cezalandırmış, âfet, felaket ve musîbetlere maruz bırakmış ve helâk etmiştir.
HAZIRLAYAN: Mücahid YARDIMCI
Gölkent Mh. Gölboyu Camii İmam-Hatibi - Ferizli/ SAKARYA
[1] Şura 42/30
[2] Müslim, Zühd 64
[3] Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. 5, s. 380.
[4] Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur’ân Dili, Eser Kitabevi, İst. 1971, VII, s. 4754.
[5] Şura, 42/30
[6] Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsiri, c. 4, s.752.
[7] Tekâsür,102/ 8
[8] Bakara, 2/155-157
[9] Elmalılı, Hamdi, Yazır, I, 548.
[10] Nahl, 16/112
[11] Mehmet Vehbi, Hülâsatu’l-Beyân, Üçdal Neşriyat, 4. Baskı VII, s. 2908.
[12] Fecr, 89/15-16
[13] Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri, c. 5, s. 619-620.
[14] Âl-i İmrân,185
[15] Mülk, 67/2
[16] Müslim, Zühd 64
[17] Necm,53/43-44
[18] Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân, II, 175. Kahire, 1937.
[19] Hadid,57/ 22.
[20] Tirmizî, Tefsir, 44.
[21] Müslim, Taharet, 223.
[22] Bakara 2/153
[23] Şurâ, 42/43
[24] Tirmizi, Birr, 76
Yorum yazarak Mihrap Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mihrap Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Mihrap Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Mihrap Haber değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Mihrap Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mihrap Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Mihrap Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Mihrap Haber değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Mustafa Yar İmam-hatip - Vaazları pdf olarak koysanız daha faydalı olur kanaatindeyim.
Yazılan yorumlardan Mihrap Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Mihrap Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Mihrap Haber değil haberi geçen ajanstır.