Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, televizyon ve gazetelerin Ankara temsilcileriyle iftar sofrasında buluştu.
Basın mensuplarıyla gerçekleşen iftar programında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam dünyasının içinde bulunduğu durum, son günlerde İsrail’in Gazze’ye yönelik zalim saldırısı, mezhep çatışması, Türkiye’de dini hayat araştırması, Diyanet’in özerkliği, Ayasofya ve Ruhban okulu gibi konulara açıklık getirdi.
Başkan Görmez’in açıklamalarından önemli satır başları şöyle;
“Mezhep çatışmaları, Müslümanları daha fazla parçalanmışlıklarla karşı karşıya getiriyor…”
Son yıllarda İslam dini, Müslümanlar, İslam coğrafyası tarihin en zorlu süreçlerinden geçiyor. Son on senede özellikle Suriye ve Irak'ta başlayan ve dünyanın "mezhep çatışmaları" olarak okuduğu hadiseler, Müslümanları daha fazla parçalanmışlıklarla karşı karşıya getiriyor. Bu hadiseleri çağdaş dünya okumakta zorluk çekiyor. Yani bir Müslümanın yine bir başka Müslümanı hem de bir Ramazan günü, birisinin tekbir getirerek bir başka Müslümanı acımasızca katletmesi diğerinin de yine tekbir getirerek can vermesinin izahını çağdaş dünya yapmakta zorlanıyor. Bizim çocuklarımızın, gençlerimizin bunları anlaması mümkün değil.
Söz konusu olayların kökenlerini dinin kendisinde veya mezheplerin öğretilerinde aramak yanlış olur. Sosyal bilimlerin bütün verilerini dikkate alarak bu hadiseleri değerlendirecek olursak bunlar daha çok işgallerin, sömürgelerin gölgesinde, istibdat rejimlerinin gölgesinde yaralanmış bilinçlerin ve ölümcül kimliklerin cehaletle buluşmaları ve dinle hayat arasındaki ilişkiyi kurmakta zorlandıkları için de tamamen yanlış bir din anlayışından kaynaklandığını söylemek mümkündür.
“Türkiye, İslam dünyasında hakem rolünü asla kaybetmemelidir…”
Söz konusu hareketler, toplumsal travmalargeçiren alanlarda meydana geliyor. Bu hadiseleri sadece mezhep tarihi açısından değerlendirmek eksiklik, yanlış olur. Elbette bir takım mezhep kökenleri olabilir ama çok daha farklı siyasi, sosyal, ekonomik, düşünsel sebepleri var. Bütün bu dünyalarda, üzülerek belirteyim, bu bölgelerde insanlar dinle hayat arasında, tarihte yaşanan dinle bugün olması gereken dinin bugünkü veçhesiyleilişki kurmakta da zorlandıkları için veyahutonları bu noktada doğru ilişki kurduracak bir dini bilgi olmadığı için bir cehalet olduğu için de bütün bu sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu noktada Türkiye çok önemli bir ülkedir.
“Türkiye, Sünni-Şii ikileminde ihtilafın bir tarafındayer alma lüksüne sahip değildir…”
Türkiye'nin birkaç hususa dikkat etmesi gerekiyor. Birisi; asla hakem rolünü kaybetmemesi gerekiyor. Yani tarihte İslam, Müslümanların o ana kitlesini teşkil eden ehli sünnet yolunda olabilir ama hiçbir zaman Sünnicilik yaparak Sünni-Şii ikileminde ihtilafın bir tarafındayer alma lüksüne sahip değildir. Daima o hakem rolünü üstlenmesinde fayda var. Çünkü Türkiye, bütün dünyada da gerçekten insanların umut bağladığı bir ülke, coğrafyadır. Onun için bilhassa bu noktada çok dikkatli davranması gerekiyor. Din hizmetleri ve din eğitimi meselesini çözebilmiş olması Türkiye'nin en önemli şanslarından biridir. Bugün İslam coğrafyasında, Müslüman ülkelerin, bu kargaşaların yaşandığı İslam ülkelerindeen önemli sebeplerden biri din hizmetleri ve din eğitim meselesini çözememişlerdir. Her cami bir fırkaya, bir gruba dönüşmüştür.
“Müslümanların birbirlerine uzattığı kurşunlar bomba olup Gazze’nin başına yağıyor…”
Müslümanların birbirlerine uzattığı kurşunlar aynı zamanda bomba olup Gazze'nin başına yağıyor. Bütün İslam ülkeleri kendi dertleriyle uğraşırken bir taraftan da maalesefher ramazan neredeyse bir ramazan klasiği haline gelen Gazze'ye yönelik bu acımasız ve zalimce sadırıyı kabul etmek mümkün değil. Masum sivil insanlar, oruçlu, iftar, sahur vakitlerinde,içlerinde çoğunlukla kadın ve çocuklar ve daha ne olacağı belli değil.Bütün bunlar yaralarımızı çok daha derinleştiriyor.
“Diyanet İşler Başkanlığının, daha özerk bir kuruluş olması önemlidir…”
Diyanet İşler Başkanlığınındaha özerk bir kuruluş olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Din eğitimi ve din hizmeti sorununuçözemeyen Müslüman ülkelerde birlikte yaşama ahlakı, hukukunu da inşa etmek mümkün değildir. Onun için Türkiye birlikte yaşama hukukunu, birlikte yaşama ahlakını çok daha güçlendirerek, asla bu mezhep ihtilaflarında her hangi bir tarafta yer almadan bir hakem rolünde yoluna devam etmesi son derece önem arz ediyor. Bu noktada da hem Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı, ilahiyat fakültelerinin varlığı çok daha önem arz ediyor. Belki Diyanet İşleri Başkanlığının daha özerk bir kurum olması, hem dini ilmi bakımdan hem idari bakımdan özerk bir kuruluş olması, anayasal bir kuruluş olma özelliğini devam ettirerek ama daha özerk bir kuruluş olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Diyanet İşleri Başkanlığının kendi ayakları üzerinde durabilen ve kendi bütçesi olan bir kurum olarak yoluna devam etmesi çok daha faydalı olacaktır.
“Türkiye’deki dini azınlıklar çocuklarına dini eğitimini rahatlıkla verebilmelidir…”
Türkiye'de dini azınlıkların eğitim sorunları var. Türkiye'de bir Süryani vatandaşımız çok rahat bir şekilde yaşıyorsa çocuğunu yetiştirmek için, çocuğunu din adamı olarak yetiştirmek için Şam'a veya Beyrut'a göndermesi bizim bir eksikliğimizdir. Mardin'de Artuklu Üniversitesi bünyesinde bu çok rahatlıkla yapılabilir.
Alevi meselesi…
Tanımlayıcı olmadan, anlayıcı davranarak, meseleyi teolojik tartışmalara çekmeden, kim kendisini nasıl tarif ediyor bakmadan, herkesin kendi düşündüğünü, inandığını özgürce ifade etmesi, o inanca uygun yaşama imkanına kavuşması önem arz ediyor. Bütün bu dünyalardan ibret alarak ileride ülkemizde herhangi bir sorun yaşanmaması bakımından bu çok önemlidir.
Türkiye'de Dini Hayat Araştırması…
“Bu çalışma sonraki çalışmalar için istikamet göstericidir…”
Başkanlık olarak bir senedir üzerinde çalıştığımız alan araştırmasını bitirdik. Türkiye'de Dini Hayat Araştırması'nı tamamladık. Söz konusu araştırma ilk gündeme geldiğinde bir takım üzücü tartışmalar gündeme geldi. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu kadar yüksek seviyede yapılan bir Türkiye'de dini hayat araştırmasını, ilk defa bilim adamlarının, ilahiyatçıların,sosyal bilimcilerin istifadesine sunmuş olacağız. Daha önce stratejilerimizi bilimsel verilere dayandırma imkanımız yoktu. Daha önce bin-iki bin kişi üzerinde bu tür araştırmaların yapıldığını görüyoruz. Ama bu araştırmamız 21 bin 600 kişi üzerinden ve tamamen bilimsel kriterle yapıldı. Diyanet bunu TÜİK'e yaptırdı. TÜİK'in kendi uzmanlarıyla ve bu konudaki bütün bilimsel kriterleri dikkate alarak yaptı ve böyle bir araştırma ortaya çıkardı.Biz hiçbir yorum yapmadık. Bütün verileri, ham verileri buraya kaydettik. Hiçbir yorum yapmadan, yorumu daha çok bu konuda çalışacak bilim adamlarına, ilahiyatçılara bıraktık. Ama kendimiz ayrıcakurumsal olarak bunun üzerinde toplantılar yaparak çıkaracağımız dersleri çıkarmaya çalışacağız.Gerekli dersleri çıkarmaya çalışacağız.
Türkiye’nin yüzde 99,2’si Müslüman…
Herkes konuşmaya başlarken başvurduğu genel geçer bir yargı vardı: 'Bu ülkenin yüzde 99'u Müslüman' diye. Bu genel geçer yargı aynı zamanda bilimsel olarak da ortaya konulan bir yargıya dönüştü. Yüzde 99,2 en üst kimlik ve aidiyet olarak kendisini Müslüman olarak ifade ediyor. Allahve Peygamber sevgisinin bu toplumda çok güçlü olduğunu görüyoruz. Pratikler yerine getirilse de getirilmese de Allah, Peygamber sevgisi milletimizi birleştiren çok büyük bir güç. Bunu da bu şekilde görüyoruz bu çalışmada.Bu çalışma Türkiye'dedini hayatla ilgili bugüne kadar yapılmış tüm çalışmalara yeni bir istikamet verecektir. Bu noktada büyük bir katkı sunduğunu düşünüyorum.
Ayasofya'nın ibadete açılması…
“Türkiye'nin büyük bir kısmının Ayasofya konusundaki talebi yabana atılamaz…”
Ayasofya konusu tek başına ele alınabilecek bir konu değil, aslında çok yönlü bir konu. Ama Türkiye'de vatandaşlarımızın büyük bir kısmının böyle bir talebi yabana atılacak bir talep değildir. Ayasofya, 5 asır bu topraklardaözgürce içinde ibadet ettiğimiz bir mabedimizdir. ‘Biz burada ibadet edeceğiz' diyorlarsa yabana atılacak bir şey değil. Balkanlarda şu anda gazino olarak kullanılan onlarca İslam mabedi var. Bütün bu konular birlikte ele alınmalıdır. Ayasofya tartışmasından yeni bir hilal, haçlı kavgası da çıkarmak da doğru değil. Ama son tartışmalardan doğrusu biraz üzüntü duydum. Neden? Bilhassa batıda yazılanlara, çizilenlere, yapılan tartışmalara baktığımızdabatıda pek çok kilise satılıyor hatta bazı kişilere Müslümanlara satılıyor ve camiye dönüştürüyorlar ve orada hiç ses çıkmıyor amaAyasofya tartışmalarına farklı pencereden katılmalarını da yadırgadığımı söylemek isterim.
“Ruhban okulu bir şekil tartışmasından çıkarılmalıdır…”
Ruhban okulu konusu birşekil tartışmasından çıkarılıp bir öz ve muhteva tartışmasına dönüşebilse bir günde çözülebilecek bir konudur. Yani ille belli bir mekan ve yerde olma şartını koşmadan… Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı kendi personelini nasıl yetiştiriyorsa, nasıl ki üniversitebünyesinde yetiştiriyor ve oradan mezun olanları alıyorsa… Eğer üniversite çatısı altında bir yolu yordamı, imkanı bulunarak yapılabilmenin yolu açılsaydı beki bu şekil şartlarına çok fazla takılmazdık.
Yorum yazarak Mihrap Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mihrap Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Mihrap Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Mihrap Haber değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Mihrap Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mihrap Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Mihrap Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Mihrap Haber değil haberi geçen ajanstır.