Kehanet

Sosyoloji okuduğum dönemlerde bir araştırma konusu olarak seçtiğim dünyada fal ve boş/batıl/akıl dışı inanç konulu araştırmamda şu sonuca ulaşmıştım. Batıl inanç gerek gelişmiş ülkelerde gerekse de ilkel toplumlarda ve haliyle az gelişmiş üçüncü dünya ülkelerinde farklı toplumsal ritüellerle kendini göstermekteydi.

Önünüzden siyah kedinin geçmesi, ayna kırılması baykuşun ötmesi, birinin merdiven altından geçmesi, at nalının uğurlu sayılması, altına el sürmek, hapşırana çok yaşa demek, 13 rakamının uğursuz sayılması (13 Ekim 1307 Cuma günü Tapınak Şovelyelerinin tutuklanması ve işkence görmesi dolayısıyla uğursuz gün ve sayı sayılıyor), akşam tırnak kesilmemesi(sadece, hac veya umre ihramı süresince yasaktır. Bunun dışında her zaman kesilebilir. Halk arasında bazı gün ve zamanlarda, meselâ "geceleyin tırnak kesilmez" şeklinde yanlış bir inanç vardır. Elektriğin olmadığı zamanlarda, kesilen tırnağın nereye sıçradığının görülemediği düşüncesinden kaynaklanan bu kanaat, böyle durumlar için geçerli olabilir. Fakat bugün, elektriğin aydınlattığı ortamlarda gece tırnak kesmenin hiç bir sakıncası yoktur), birinin eline bıçak vermemek ya da verirken üzerine tükürmek gibi.Evrensel nitelikte batıl inançlar olmakla birlikte bölgesel yöresel batıl inançların olduğu görülmekte ve bunların sayısı uzadıkça uzamaktadır.

Fal olarak birçok çeşidini duyduğumuz bilinmeyenin bilgisini verecek kısa ve gizemli tuzaklar. İskambil, kahve, bakla, el falı ve papatya falını duymuşuzdur. Bunlardan Papatya Falının gizemi,Seviyor – sevmiyor falı, papatyaların yapraklarının sayılması ile bunların tek sayıdan oluştuğu görülecektir. Tek tek yüzlercesini saydığımda çift olanını görmedim,haliyle yaprağını koparırken ne ile başlarsak onunla biteceği gerçeği ortaya çıkmıştı; yani aslında olay şans ve olasılık değil, olay bilmemekten kaynaklanıyor. Eğer seviyor ile başlarsanız yaprağı koparmaya bilin ki seviyor olacaktır falın sonucu. Diğer fallar için de benzer durumlar söz konusudur.

Kehanetlerle donatılmış bir yaşama gark olduysanız bunların sizi sürüklediği yol da aklın olmadığı sadece duyguların yani yüreğinizin götürdüğü yere yöneleceksiniz demektir. Bu yolda da her şey bu mantıkla çalışmakta ama doğru aklın düsturundan kopuş vardır; çünkü önemli olan duygularınızdır. Kehanet/fal beni doğru olana götürür dediğiniz an her şey değişmeye başlayacaktır. Hayata ve olaylara bu çerçeveden bakmaya başladığımız için doğru olmama ihtimalini tartışmayız ve düşünmeyiz, zaten okusak, düşünsek veya araştırsak durum değişecekti. Kehanet fikri bizde inanç haline geldiği an,artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Bu puslu ortamdan zihnin bulandığı ve tüm aydınlatıcı ışıkların söndüğü kehanetten kurtulmak istiyorsanki istemek ile başlıyor her şey, okumaya hem de en önemli bilgi kaynağımız olan Kuranı Kerimi (Kuran meali ve tefsirini) okumaya başlamalıyız.

1990’lı yıllarda Ankara Üniversitesi Sosyoloji bölümü ile Sağlık bilimcilerle bir proje başlatıyorlar. Bir köye gidip tüm gerekli sağlık teçhizatıyla köyde yaşayan vatandaşlar sağlık kontrolünden geçiriliyorlar. Gayet detaylı ve etkili bir kontrol sonucunda köylülerden kimisi iç hastalıklar ile ilgili kimisi kalp ile kimisi de göz ile ilgili sorunları nedeniyle tedavi için ameliyat veya ilaçlı tedavi yoluna gidiliyor. Bununla birlikte köylülerin sağlık desteğinden sonraki tepkilerini sosyologlar gözlemeye başlıyor. En çarpıcı detay şuydu : “bu sağlıkçılar geldi hastalık geldi” alın size kehanet alın size bilim ve akıldan uzaklaşmanın zirvesi.

İnsanın dışsal gerçekliği kendi hayatından kesitlerle algılaması daha kolay oluyor.Birçok kişi akıl tutulması niteliğindeki bu tür vakıalarla karşılaşmış; veya o akıl tutulmasının tam ortasındadır!

Bir şeyin doğruluğunu bilmek için okuma yetimizin ve araştırma güdümüzün olması gerekir. Biri şöyle dedi, hocamız anlattı, dedelerim böyle yapardı, yeni icat çıkarma eskisi ile devam ettir bugüne kadar yaşam devam etmiş ne diye kurcalıyorsun gibi fikirlerin üstesinden gelmemiz için okumamız gerekmektedir. Okumanın-bilimin olmadığı yerde filim vardır. Bu filimleri çekenler hiç de hüsnü zan (iyi niyetli) olmadılar.

Allah yaratmış olduğu biz kullarınızerresine varana kadar bilmektedir. Bu sebeple insanın neyle karşılaşacağını ve bundan nasıl kurtulacağını da bilen en yüce varlıktır. Kuranı kerimin birçok yerinde yolumuzu aydınlatacak ufkumuzu genişletecek aklımıza hitap eden hem de direk olarak hitap eden birçok ayet mevcuttur. Bunlara kulak vermediğimiz her zaman ve ortamda kendimizi bir kehanetin içine çekilmekten alıkoyamayız veya bu akıldışılığı görmeden ölüp gideceğiz…

Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. (Maide, 90)

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Yusuf Yaman - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Mihrap Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mihrap Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Mihrap Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Mihrap Haber değil haberi geçen ajanstır.



Anket Sitemizde en çok hangi haberler ilginizi çekiyor?
Tüm anketler